Haber

Aym Başkanı Arslan: “Anayasa Kararlarını Beğenmeyebiliriz. Ancak Hukuk Devletinde Bu Kararlara Katılmasak Bile Uymak Anayasal Zorunluluktur”

Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan, Anayasa Mahkemesi’nin yeni üyesi Yılmaz Akçil’in yemin töreninde konuştu. Aslan; Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Numan Kurtulmuş’un da katıldığı törende, “Nihai karara karşı bireysel başvuru yapıldığında, anayasayı yorumlama ve uygulama konusunda nihai yetki son makamlara veriliyor. Anayasa Mahkemesi, temyize gidilen ve mutlakiyetçi hale gelen yargı kararları sonrasında Anayasa Mahkemesi tarafından verilen karardır.” Anayasa Mahkemesi kararlarının yorumlanmasından sonra görüş ve yorum farklılıkları olduğu gerekçesiyle uyulmamasının anayasal veya hukuki bir dayanağı bulunmamaktadır. Anayasa Mahkemesinin kararlarını ve Anayasa hükümlerine ilişkin yorumunu beğenmeyebiliriz, kabul etmeyebiliriz. Ancak bir hukuk devletinde, aynı fikirde olmasak bile, bunun “Kararlara uymak anayasal bir zorunluluktur” dedi.

Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan, Danıştay kontenjanından Anayasa Mahkemesi üyeliğine seçilen Yılmaz Akçil’in Yemin Töreninde konuştu. Törene; Törene Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş da katıldı. Arslan burada yaptığı konuşmada şunları söyledi:

“SARAY SADAKAT İLKESİNİN ZARAR GÖRDÜĞÜNÜ GÖRÜYORUZ”

“Sayın Akçil, bu salonda cübbesini giyeceğim son üyemiz olacaktır. Bu nedenle, verdiğimiz yemin, giydiğimiz cübbe ve yerine getirdiğimiz görev hakkındaki görüşlerimi son kez paylaşmaya çalışacağım. Anayasa Mahkemesi üyeleri olarak, Anayasa Mahkemesi üyeleri olarak, Anayasayı, temel hak ve özgürlükleri koruyacağız ve yalnızca görevimizi yerine getireceğiz. Verilen sözü tutmak anlamına gelen antlaşma sadakati, toplum ve devlet yaşamı için vazgeçilmez değere sahip ahlaki ve hukuki bir ilkedir.Günümüzde, antlaşmaya bağlılık ilkesinin karşıt dalgalar tarafından zarar gördüğünü görmekteyiz. “Öldürmeyeceksin” emrinin muhatabı olanların hiçbir ilkesi yok, aylardır onbinlerce çocuğu, kadını, saf insanı kıymetini bilmeden katlediyorlar, üstelik yaptıklarını meşrulaştırmaya çalışıyorlar. katlettiklerini ‘insan değil, insansı yaratıklar’ olarak tanımlıyor. Dünyanın dört bir yanına yayılan, akıl ve vicdan tutulmasına uğrayan bu hastalıklı zihniyetin ıslahı ancak ahlaka ve adalete saygı duymakla mümkün olur, geri dönüşle mümkündür. Filozof Beydeba Kelile ve Dimne’de şunları söylüyor: Bugün de geçerliliğini koruyan nasihat: ‘Sana yapılmasını istemediğini başkasına yapma. Adalet ancak bu şekilde sağlanır. Üstelik adalet hem Allah’ın rızasını kazanır, hem de insanları sevindirir.’

“GİYDİĞİMİZ cübbeler TOPLUMUN ADALETE GÜVENİNİN SİMGESİDİR”

Adaletin simgelerinden biri de hiç şüphesiz hâkimlik görevine başlarken giyilen cübbedir. Aslında cübbelerimiz adaleti ve onun omuzlarımıza yüklediği ağır sorumluluğu temsil ediyor. İnsanlar o cübbenin önünde adaletin tecelli edeceğine, adaletsizliğin ortadan kaldırılacağına, anlaşmazlıkların kavgasız çözüleceğine inanırlar. İşte tam da bu nedenle büyük düşünür Mevlana, yargının toplum için ‘merhamet’, ‘adalet denizinden bir damla’ olduğunu söylemiştir. Giydiğimiz cübbelerin anlamını ve değerini anlatmak için özellikle genç hakim ve savcılara anlattığım çok güzel bir hikaye var: Hikayeye göre yaralı bir kuş Hz.Muhammed’dir. Süleyman’ın yanına gelir ve ona bir dervişin kanadını kırdığını söyler. Hz. Süleyman hemen dervişi çağırır ve onu yargılamaya başlar. Derviş kendini şöyle savunuyor: ‘Efendim, ben kuşu avlamak istiyordum. İlk başta kaçmadı, teslim olacağını düşündüm ve üzerine atladım ve bu süreçte kanadı kırıldı.’ Hz. Süleyman kuşa döner ve ‘Bak senin hatan, sana yaklaştı sen kaçmadın, kaçmayınca da kanadın kırıldı’ der. Şikayetçi kuş itiraz ediyor ve ‘Avcı olsaydım hemen kaçardım’ diyor. Onu derviş kıyafetiyle gördüğüm için kaçmadım. Derviş olan birinin bana zarar vermeyeceğini düşündüm.’ Hz. Süleyman bu sözleri haklı bulur ve ceza olarak dervişin kolunu kırmaya karar verir. Ancak yaralı kuş bu karara itiraz eder ve şöyle der: ‘Efendim, eğer kolunu kırarsanız, güzelleşince yine aynı şeyi yapar. Yapabileceğiniz en iyi şey derviş hırkanızı çıkarmaktır ki bundan sonra benim gibi kuşlar aldanmasın.’

Yargı mensupları olarak bizim de bu hikayeden payımız bellidir. Giydiğimiz cübbeler toplumun adalete olan güveninin simgesidir. Bu güveni sarsacak veya aşındıracak davranışlardan kaçınmak, göreve başladığımızda verdiğimiz yeminlere sadakatin ve ahdimize bağlı kalmanın gereğidir.

“BİREYSEL BAŞVURU TÜRK YARGI TARİHİNİN EN BÜYÜK REFORMLARINDAN BİRİ VE TÜRK HUKUKUNUN EN BÜYÜK BAŞARILARINDAN BİRİDİR”

Anayasa adaletini tesis etme misyonuna sahip olan Anayasa Mahkemesi, özellikle son on yılda norm denetimi ve bireysel başvurularda karşılaştığı ciddi zorlukları başarıyla aşmıştır. Mahkememiz bir yandan kanunlaşan onlarca olağanüstü hal kanun hükmünde kararnamesi, kararname ve Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin denetimindeki temel unsurları ve temel kriterleri ilk kez belirlerken, aynı zamanda kanunlaşan olağanüstü hal kararnamelerinin denetimini de tamamladı. kanun haline gelsin. Özellikle 2023 yılında yoğun bir çalışmayla 2018, 2019 ve 2020 yıllarına ait tüm norm kontrol belgeleri tamamlandı. Öte yandan Anayasa Mahkemesi, bireysel başvurulardaki ağır iş yükünü başarıyla yöneterek, anayasal hak ve özgürlüklerin korunmasına yönelik standartları ortaya koymuştur. Bu vesileyle bireysel başvurunun Türk yargı tarihinin en büyük reformlarından ve Türk hukukunun en büyük başarılarından biri olduğunu bir kez daha belirtmek isterim.

“Anayasa Mahkemesi Aldığı Kararlarla Pek Çok Kronik Hukuki Sorunun Çözümüne Katkıda Bulundu”

Bu kurumun benimsenmesindeki amacı görmek için 2010 yılındaki Anayasa değişikliğinin gerekçelerine ve o dönemdeki Anayasa Komisyonu raporuna bakabiliriz. Bu kurumun benimsenmesindeki amaç, anayasa yapıcının deyimiyle ‘bireylerin temel hak ve özgürlüklerinin daha iyi korunmasını sağlamak ve bu sayede sorunu çözüme kavuşturarak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne yapılan başvuru sayısını azaltmaktır. ülkenin sınırları.’ Anayasa Mahkemesi, anayasa yapıcının belirlediği bu amaçlar doğrultusunda Anayasayı hak odaklı bir yaklaşımla yorumlamış ve verdiği kararlarla birçok kronik hukuki sorunun analizine katkı sağlamıştır.

“ANAYAYA MAHKEMESİ BAŞVURUCUSUN KİMLİKLERİNE HİÇ BAKMADI”

Bu bağlamda bazı örnekler vermek gerekirse… Mahkememiz, başörtülü olduğu gerekçesiyle duruşma salonundan uzaklaştırılan avukatın, üniversiteden uzaklaştırılan öğrencinin ve görevine son verilen memurun başvurularında ihlal tespitinde bulundu. Anayasa Mahkemesi bu kararlarında çok değerli ilkelere yer verdi. Başörtüsünü yasaklayan bir yasal düzenlemenin bulunmadığını, bu yasağın gerekçesi olarak gösterilen mahkeme kararlarının Anayasa’nın 13. maddesinde yer alan kanunilik kuralına uymadığını açıkça belirterek ihlal kararları verdi. Azınlık topluluklarının dini liderlerinin seçimine emsal gerekçelerle müdahale edilmesi de din ve vicdan özgürlüğünün ihlali olarak değerlendirildi. Şunu da belirtmek gerekir ki Anayasa Mahkemesi; Yaşam hakkından ifade özgürlüğüne, mülkiyet hakkından örgütlenme özgürlüğüne kadar bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlüklere ilişkin yüzbinlerce karar almış ve bunu yaparken de hiçbir zaman göz ardı etmemiştir. başvuranın kimliği.

“MLAS’IN VE SİYASETÇİLERİN HAK İHLALLERİ İDDİALARI HER SİYASİ AÇIDAN İNCELENDİ, BAZILARI İHLAL OLARAK DEĞERLENDİRİLDİ”

Bu kapsamda ağır cezalara çarptırılanlar ve cezaları kesinleşenler de dahil olmak üzere hemen her siyasi görüşten milletvekilleri ve siyasetçilerin hak ihlallerine ilişkin iddiaları incelendi ve bazılarının ihlal edildiğine karar verildi. Aynı şekilde mahkememiz, yayın kuruluşları, gazeteciler veya farklı görüşteki yazarların yaptığı başvurularda ifade ve basın özgürlüğünün ihlal edildiğine hükmetti.

Kısacası Anayasa Mahkemesi toplumun her kesiminden gelen başvuruları titizlikle inceliyor ve karara bağlıyor. Bütün bu kararlarla Anayasa yapıcının öngördüğü üzere; Ülkemiz hukuk düzeni içerisinde kişisel başvurunun sorunun çözümüne yönelik işlevi büyük ölçüde yerine getirilmiştir.

Bay Baskan. Bu vesileyle kişisel başvuruyla ilgili yanlış anlaşılan bazı hususları bir kez daha dile getirmek istiyorum. Anayasa şikâyeti olarak da bilinen bireysel başvuruda ilk olarak Anayasa Mahkemesine; Bu bir temyiz incelemesi değil, anayasaya uygunluk denetimidir. Bu anlamda Anayasa Mahkemesi norm denetiminin yanı sıra bireysel başvurulara da bakıyor; Sorun herhangi bir anayasal hak veya özgürlüğün ihlal edilip edilmediğidir. Ancak norm kontrolünden farklı olarak kişisel başvuruda; Normların yorumlanması ve uygulanması sonucunda oluşturulan kamu gücü süreçlerinin anayasal denetimi gerçekleştirilmektedir. Bu şekilde gerçekleştirilen anayasaya uygunluk kontrolünün kanun yolu kontrolünden farklı olduğu açıktır.

Öte yandan, norm kontrolünde olduğu gibi kişisel başvurularda da Anayasa Mahkemesi, kişisel başvuru yoluyla önüne gelen Anayasa uyuşmazlığını, anayasa kararlarını yorumlayarak ve uygulayarak karara bağlar. Kuşkusuz, bireysel başvuru sürecinden önce temyiz mercileri de dahil olmak üzere tüm mahkemeler anayasayı yorumlayabilir. Bireysel başvuruya ilişkin uyuşmazlıkla ilgili adımlarda, ilk derece mahkemesi, temyiz, temyiz mercileri; Anayasanın yorumlanmasından da sorumludurlar.

Fakat; Anayasa’nın 148. maddesine göre, bireysel başvuru yolu ile Anayasa Mahkemesine kişisel başvuru, olağan kanun yollarının tüketilmesinden, yani kural olarak kararın temyiz aşamasından geçip kesinleşmesinden sonra yapılabilir. . Katılaşan bir karara karşı bireysel başvuru yapıldığında, anayasayı yorumlama ve uygulama konusunda nihai yetki artık Anayasa Mahkemesi’ne veriliyor. Anayasa Mahkemesi’nin karar sonrasında görüş ve yorum farklılıkları olduğu gerekçesiyle Anayasa Mahkemesi kararlarına uyulmaması ve Anayasa Mahkemesi’nin Anayasa Mahkemesi kararları sonrasında yorum yapmamasının anayasal veya hukuki bir dayanağı bulunmamaktadır. temyiz ve katı hale geldi.

Son olarak bireysel başvuru etkili olabilir; Bu, ihlalin ortadan kaldırılmasına ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına bağlıdır. Öyleyse; Anayasa Mahkemesinin ihlali tespit etmenin yanı sıra bu ihlalin nasıl giderileceğini, ihlalin sonuçlarının nasıl ortadan kaldırılacağını da göstermesi gerekiyor. Bu; Anayasa ve kanunların Anayasa Mahkemesine yüklediği yükümlülüktür.

İhlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması, kural olarak ihlal öncesi duruma döndürülmeyi de gerektirir. Bunu sağlamanın yolu, eğer ihlal yargı kararından kaynaklanıyorsa, bu yargı kararının ortadan kaldırılmasıyla sağlanabilir. Elbette Anayasa Mahkemesinin kararlarını ve Anayasa kararlarını yorumlayışını beğenmeyebiliriz, kabul etmeyebiliriz. Ancak hukuk devletinde bu kararlara katılmasak bile uymak Anayasal bir zorunluluktur.

Nitekim Anayasamızın 153. maddesine göre Anayasa Mahkemesi kararları kesindir; Yasama, yürütme ve yargı organlarını, idari makamları, gerçek ve tüzel kişileri bağlar. Esasen Anayasa’da 153. madde diye bir madde olmasaydı da bu sonuç değişmezdi. Çünkü ihlal kararlarının dayanağı sadece Anayasa’nın 153. maddesinin gereği değildir. Kararların uygulanması da her şeyden önce anayasanın zorunlu bir sonucudur ve hepimizi bağlayan ve kullandığımız yetkilerin meşruiyetini, bu sözleşmeye sadakat yükümlülüğünü ve sözleşmeyi güvence altına alan bir toplum sözleşmesi olmasıdır. pakta uyma ilkesi.

12 yıllık görev süresinin sonuna yaklaşan bir Anayasa Mahkemesi üyesi olarak buradaki meslektaşlarıma önemli ölçüde birikmiş olan vefa borcumu ödemek istiyorum. Tüm zorluklara ve aksiliklere rağmen; Hak odaklı bir yaklaşımla, göreve başlarken verdikleri yemine bağlılıkla; Anayasayı ve halkımızın temel haklarını koruma görevini en iyi şekilde yerine getirmeye çalıştılar. En zor şartlarda bile onurlu duruşunu koruyan başkan yardımcılarımıza, üyelerimize, raportörlerimize ve tüm çalışma arkadaşlarıma derin saygı ve şükranlarımı sunuyorum. Bu vesileyle vefat eden Anayasa Mahkemesi emekli üyelerine Allah’tan rahmet, hayatta olanlara ise sağlıklı ve huzur dolu bir ömür diliyorum. Ayrıca, ilk yılı iki gün önce geçen Kahramanmaraş depreminde hayatını kaybeden kardeşlerimize bir kez daha Allah’tan rahmet, ailelerine ve milletimize başsağlığı diliyorum. İki gün önce İstanbul Çağlayan Adliyesi’ne düzenlenen terör saldırısını bir kez daha kınıyor, adalet ve güvenlik camiamıza geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum. Saldırıda hayatını kaybeden vatandaşlarımıza rahmet, yaralı polis memurlarımıza ve vatandaşlarımıza acil şifalar diliyorum. “Bir süre önce görev süresi biten Anayasa Mahkemesi üyesi Muammer Topal ve yerine atanan Yılmaz Akçil’e yeni görevlerinde başarılar diliyorum.”

Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan’ın konuşmasının ardından Yargıtay’ın yeni üyesi Yılmaz Akçil’in özgeçmişi okundu. Akçil daha sonra kürsüye gelerek yemin metnini okudu. Yemin okunmasının ardından Önder Arslan Akçil cübbesini giydi.

haber-kemalpasa.com.tr

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu